BİR TAKIM ŞEYLER

 Bu yazı; zihnimde harflerin oradan oraya sürüklenip, bir türlü şekillenemediği ve kelimelerimin yeni konuşmaya başlayan bir bebeğin haznesi kadar nâkıs kaldığı bir yazı.

Şaşırtıcı doğrusu. İnsanın en iyi bildiğini zannettiği yeteneklerini, aslında bir anda hiç bilmiyormuş gibi olması..
Zaten insan neyi tam olarak bilmiş ki?

En başta "insan" olmayı becerememiş, insanlığını yitirmiş, etten ve kemikten fakat sanki hırs ve tâmahtan şekillenmiş bir canlı.
"Ne alâka şimdi?" diyebilirsiniz.
Birbirine en çok zarar veren başka bir canlı gördünüz mü peki?

En temel çatışmalardan biri; ikili ilişkilerde sinirlendiğimiz zaman, "adeta bir dört ayaklının toynaklarıyla papatyaları çiğneyip geçmesine" benziyor.
Ne dört ayaklı farkında ardında ki tahribatın, ne de papatya anlatabiliyor acısını..

Bu benzetme de kimi zaman duyarsız bir toynaklı oluyoruz, çoğu zaman ise papatya..
Üstelik insan bu zararı bir avuç et olan "Dil" ile yapıyor.
Büyüklerin çok sevdiğim bir sözü var: "İki kulak bir ağız ne için? İki dinle bir söyle!"

Ama yok! Saldırganlaşmak, ağızımıza geleni hemen söylemek en büyük kabahatimiz.

Zor değil değişmek. Dikenlerimiz olabilir elbette, ama kime karşı gül, kime karşı diken olacağimızı bilirsek, yahut nerede su, nerede sukût etmemiz gerektiğini becerebilirsek, işte o vakit her yer çiçek açar, her yer gülistan olur..

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

RÜZGAR

UNUTMA

ÖRTÜ..