AŞK'A DÂİR

 Aşk..

Kendi üç harf, manası derin olan kelime. Tek hece..
Kimileri için bedensel arzulayış, kimilerine göre kalbi istemek sadece.

Gerçekten nedir Aşk?
Züleyha'nın Yusuf'a duyduğu mu?
Yoksa Mecnun'un Leyla'da aradığı mı?
Aşk.. bu zamanda yanlış anlatılan, yanlış yaşanan bir duygu aslında..

Yanlızca tensel arzuların, hevânın peşine takılmış aşk. Oysa öyle mi? Önce kalp sevilmeli değil midir? Tabi sevecek kalp varsa..
O da yitik birçok insanda.. Hayâ gibi, edêp gibi mesela..
Önce kalpte başlamalı herşey kalben hissetmeli insan, sonra anlamalı sevdiğini bazen susuşundan, kimi vakit gözlerinden..
Sadakât ile bütünleşmeli ardından sabretmeli.. Ve elbette şükür..

İllâ sevdiğini söylemesini beklememeli insan. Sevdiğini hissettirsin mesela..
"Seni seviyorum" cümlesi içi bomboş, manadan yoksun bir duygu cümlesi olmasın.
Bazen gözünün içine bakerken, bazen "dikkatli ol " derken "seni seviyorum" der insan aslında. Ama biz hep fazlasını isteriz.

Çağımızı saran bir ahlaksızlık tufanı var ne yazık ki.
Adı aşk olmuş şeytan ve dünyanın oyuncakları "insan" için..
Aslında aşk şeytanın fısıltısı yasak iki insana.
Aşk hakkettiği manadan yoksun şimdi, ve aşk kirli insanların bedenlerinde çürüyor ne yazık ki...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

RÜZGAR

UNUTMA

ÖRTÜ..