Kayıtlar

Aralık, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR ŞİİR MOLASI

  Durur mu sanıyorsun yıllar? Akıp gider ardına bakmadan. Gülün dahi sitemi var Vefasız bülbülün ardından. Kimine hasret, kimine vuslat, Dünya dedikleri zindan. Bazen çile, bazen sürûr Susup kalıyor lisân. Bazen insan, bazen nisyan Unutmakla mâlül zatı Kader denir buna inan Teslim ol da,  bırak âhı...

ÖLMEK AYRILIK DEĞİL

  İnsanlar doğunca neden ağlar, Ya da ölünce ardımızdan neden ağlanır? Değişik bir denklem doğrusu. Matematiği herkeste farklı sonuç verebilir. Nitekim ikinin birden fazla olması gibi genel bir kabûle dayanmaz. Doğunca ağlamanın birçok sebebi olabilir, cigerlere oksijen girmesi sonucu gibi. Ölürken bizim için ağlanmasına gelince, bana kalırsa "Ölüm bir ayrılıktır ve her ayrılık ağlamayı gerektirir" Düşüncesinde olmak, yani öldük ve toprak olucağız, ayrıldık bir daha görüşmek yok. Zannına kapılmak... Çünkü maddeci zihinlerin en büyük yanılgısı budur. Ölünce toprak olmak ve bir daha dirilmemek. O zaman ağlayışlarımız durmaz, acılarımız dinmez ki. Ama aslı öyle değil, rehberimiz olan kitab-ı kadim'de şöyle buyurulmakta; اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًى⁠ۜ   ﴿٣٦﴾ “İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor. اَلَمْيَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰى⁠ۙ   ﴿٣٧﴾ O; dökülen meniden bir damla su değil miydi?” ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوّٰى⁠...

MÂVERA

  Gönlüm yorgun, mâveraya ulaşmak kolay değil, öte.. Bir bilinmez.. ben bilinmeze hayranım. Yol var gidilecek.. Derin bir nefes almak..  Sırtımda dünya.. Menzilim cennet, başka yol yok! Dinlenmek için koşmam gerek.. Günde beş defa görevimi hatırlatan çağrı.. Davet ediyor beni aydınlığa. İslam; Dünyanın zulmetinde bir kandil.. Kimseden ışığını esirgemeyen, ancak körlerin görmek istemediği bir aydınlık.. Yürümek gerek mâveraya.. öteler ötesine.. bulaşmadan zulmete yürümek..

KIYAM ET!

 " Kıyam et! Gelmeden kıyamet.. Önce doğrult kalbini,kurtar iblisin elinden.. Kapat kulaklarını nefsine.. Önce doğrul, doğrulukla doğrul.. Hiç eğrilik kalmasın üzerinde, dök bütün kirleri, hataları. Hadi kalk, kıyam et!.. Bak çağırıyor seni sen kendinden gitmeden, ecel sana gelmeden.. Dimdik dur, eğerek nefsini. Ulaştır sesini Rabbine.. Fısıltıların konuk olsun semâya.. Hadi  kıyam et! Bütün eğriliklerden kurtul, Bütün yanlışlardan sıyrıl.. Kıyam et, kıyamet gelmeden.." Sevgi ve sağlıkla kalın..

YÂR DEMEK İÇİN YARA ALMALISIN

 Gönlüne bir başka gönlün gölgesi düşünce anlarsın.. Anlarsın yaptığın duânın,başka bir "Amin'e" yâr olmasını.. Anlarsın da anlatamazsın halini, zihni nâkıs kalmışlara, kalbi esâm olmuşlara... Yâr demek için yara almalısın önce, yanmalısın yakmadan. Sen incinsende, incitmemelisin sevdayı.. Kalbin parmak ucunda yürümeli, ürkütmeden kelimeleri.. Camdan bir hissin sahibi olmalısın, yüreğin bulansada acılara sabretmelisin. Kırılsada duyguların, kırmamalısın kimseyi...

YORGUNUM

  Yorgunum... Nereden estiğini bilmediğim rüzgar savuruyor beni. Yalpalıyorum... Ha düştüm, ha düşeceğim. Korkuyorum.. Karanlıktan değil; yanlızlıktan. Yoldan değil; yolun sonundan. Sabırla biter mi bu yol, korkuyorum. Umutsuz değilim. Sanki tükendim. Say ki silindim.. Dedim ya umutsuz değilim; sadece yorgunum, hem de çok oldukça çok.. Uyansam bir kabustan uyanırcasına, korkunç bir düşten sıçrarcasına.. Uyansam ve unutsam herşeyi. Yeniden bir rüzgar esiyor. Düşmekten korkuyorum, düşüp kalkamamaktan. Kelimeler bile titriyor elimin altında. Harfler birbirinden kaçıyor sanki.. Bulamıyorum kabusumu anlatacak kelimeyi, lügatim nâçar kalıyor. Yanlış anlaşılmasın umutsuz asla değilim. Yalnızca çok yorgunum. Daha yazmak istese de gönlüm, Kalemim yorgun... Harflerim yorgun.. Ben yorgunum...